1. Ana Sayfa
  2. Haberler
Trendlerdeki Yazı

Faik Öztrak: “Depremin Faturası 126,3 Milyar Dolar”

CHP Sözcüsü Öztrak, parti olarak yaptıkları çalışmalar kapsamında depremin ekonomik faturasını 126,3 milyar olarak tahmin ettiklerini belirerek, “Deprem nedeniyle sırtlanacak toplam maliyet 126,3 milyar dolar.

Faik Öztrak: “Depremin Faturası 126,3 Milyar Dolar”
0

CHP Sözcüsü Öztrak, parti olarak yaptıkları çalışmalar kapsamında depremin ekonomik faturasını 126,3 milyar olarak tahmin ettiklerini belirerek, “Deprem nedeniyle sırtlanacak toplam maliyet 126,3 milyar dolar.

Kayınpeder ve damadın bir olup Merkez Bankası arka kapısından buharlaştırdığı 128 milyar doların büyüklüğünü şimdi umarım herkes daha iyi anlamıştır. Milletten çalınan 418 milyar doların geri alınmasının önemi daha iyi görülmüştür” diye konuştu.

Erdoğan’ın “bize düşen helallik istemek” sözlerini değerlendiren Öztrak, haksızlığa uğrayana hakkını vermeden helalleşme olmayacağını vurgulayarak, “Biz buradan Sayın Erdoğan’a soruyoruz; istifa edebilecek misiniz? Bilin ki, istifa etmeden helallik istenmez. Milletimiz, haksızlık edenden, yaptığı haksızlığın hesabını sandıkta mutlaka soracaktır” dedi.

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kahramanmaraş ve Malatya ziyaretlerinde gördükleri sorunları da paylaşan Öztrak, “Kahramanmaraş’ta bilinen bir holdingin 14 bin işçisinden sadece 2 bini çalışabilecek durumda… Diğerleri ya depremde hayatını kaybetmiş ya da yaşadıkları şehri terk etmiş” diye konuştu.

Deprem bölgesinde çiftçilerin ve besicilerin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu kaydeden Öztrak, “Baharla beraber, çiftçimizin tarlalarına üst gübre atma zamanı geldi. Gübre atılması gerekiyor da, piyasada gübre yok… Gübre kara borsaya düşmüş” ifadelerini kullandı.

Öztrak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bölgeyi ziyaretinde anlattığı şekilde, deprem bölgesini ayağa kaldırırken depremzede illerden tedarik yapacaklarını belirterek, “Deprem bölgesinin yeniden inşasında, kamudan ihale alan firmalara, bölgede kullanacakları personelin asgari yüzde 25’ini bölge halkından alma koşulunu getireceğiz” diye konuştu.

Deprem bölgesinde iş insanlarının, işçiye verilen brüt ücretin net ücrete dönüşmesini talep ettiğini hatırlatan Öztrak, “Biz bir yıl süreyle işçilerimizin ücretlerinden vergi almayacağız. Sosyal güvenlik primlerini devlet olarak biz ödeyeceğiz” dedi.

Cumhur İttifakı’nın HÜDAPAR’ı da koalisyonlarına alacağı haberlerini değerlendiren Öztrak, “Meğerse masanın altında, gizli ayaklar da varmış…” dedi.

Öztrak Saray’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan’ı kalleşçe katleden, İslamcı Feminist yazar Konca Kuriş’i domuz bağıyla öldüren, Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ı, Gazeteci Halit Güngen’i infaz eden terör örgütünün siyasi uzantılarıyla kol kola girecek kadar çaresiz duruma düştüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Erdoğan’ı anladık. Peki, Bahçeli’ye ne demeli? Bahçeli bu saatten sonra, Şehit Ali Gaffar Okkan’ın adını, ağzına nasıl alabilecek? Sinan Ateş’in katillerine tek kelime edemediği gibi, Ali Gaffar Okkan’ın katillerine de mi sessiz kalacak? Şehit Polis Memurumuz Atilla Durmuş’un aziz hatırasından, hiç utanmayacak mı? Polis memuru Atilla Durmuş, rahmetli Sağlık Bakanı, MHP’li Osman Durmuş’un yeğeniydi. Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın da, koruma memuruydu. O gün Atilla Durmuş, beş arkadaşıyla beraber şehit edildi. Şimdi Bahçeli bunu nasıl içine sindirecek? Allah aşkına, bu nasıl bir savrulmadır?”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Merkez Yönetim Kurulu toplantımız sona erdi. Kurulumuzun gündeminde, ağırlıklı olarak bugüne kadar deprem bölgesinde yapılan çalışmaların değerlendirilmesi, devlet yönetiminin afet yönetiminde gösterdiği zaaflar, önümüzdeki dönemde depremzedelerin yaralarını sarmak için yapacaklarımız vardı.

ACI DUYANA HAKARET EDİYORSAN ERDOĞAN’SIN

Kahramanmaraş depremlerinde, 48 bin 448 yurttaşımızı kaybettik. Cenazelerimizi kefensiz, kırklı, ellili sıralarla, toplu mezarlara, yan yana gömdük. Kaybettiklerimize, üçünde, yedisinde mevlit bile okutamadık. Binlerce anne, baba, evlat, kardeş, eş… Toprakla buluştu. Artık ne diyeceğimizi, ne söyleyeceğimizi bilemez hale geldik. “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkasının acısını duyabiliyorsan, insansın.” Başkasının acısını duymayıp, acı duyanlara, hakaret ediyorsan, tehdit ediyorsan, küfür ediyorsan, Sarayın kibirlisi Erdoğan’sın…

SORANA KÜFÜR EDİYOR

Bu ülkede afet denince öncelikle akla gelen iki kurum vardır. Biri Türk Silahlı Kuvvetleri, diğeri ise Kızılay… Bu ucube rejimde diğer tüm kurumlar gibi, bu ikisi de, Erdoğan’a bağlı… İşine geldiği zaman Erdoğan, “Ordunun Başkomutanı benim”, “Kızılay, benim himayemde” diyerek, böbürleniyor. Ama ne zaman ihtiyaç olsa, hudutsuz yetkilerini kullanmayı, bir türlü beceremiyor. Milletimiz enkazın altında, 48 saat boyunca, “Sesimi duyan var mı?” diye bağırarak, soğukta can çekişirken, Mehmetçiğimizi enkazın başına zamanında göndermedi.Enkazdan kurtulanlar, “Kızılay nerede?” diye feryat ederken, Kızılay çadır kurmak yerine, çadır sattı. Bu kurumların sorumlusu Erdoğan, ne yaptı? Vatandaşlarımıza “Be ahlaksız, be namussuz, be adi…” diyerek, küfür etti.

SUZAN VEKİLİMİZE HAKARET MİLLET İRADESİNE SAYGISIZLIK

“Edep, aklın suretidir.” Nasiplenmek de gayret gerektirir. Deprem anında, bizim dört Hatay Milletvekilimiz de memleketlerindeydi. Diğer üç vekilimiz gibi, Suzan Şahin vekilimiz de, vekilliğinden, siyasetçiliğinden önce, bir depremzede… Vekillerimiz orada depremi bizzat yaşadılar. Deprem sabahı korkunç acılara, yürekleriyle, kulaklarıyla, gözleriyle tanık oldular. Diğer vekillerimiz gibi, Suzan Şahin vekilimiz de onlarca yakınını, akrabasını kaybetti. Komşularını enkaz altından, çıplak elleriyle çıkarmaya çalıştı. “Sesimi duyan yok mu” feryatlarını, çaresizce dinledi. Peki, Erdoğan bu acıları yaşadı mı? Yaşamadı… O 1001 odalı sarayında, arşa yükselen feryatları, yardım çığlıklarına, 48 saat boyunca kulaklarını tıkadı. Kulaklarını açtığında da iş, işten geçti… Vatandaşlarımızın çoğu enkazın altında donarak öldü. İnsanı insan yapan, duygudaşlıktır. Merhamettir, vicdandır. Acı çekenin acısını paylaşmaktır. Şimdi, Suzan Şahin vekilimiz, şahit olduklarını, meclisin, milletin kürsüsünden anlatmasın mı? Milletin kendisine verdiği denetleme görevini, yerine getirmeyip birileri gibi ihmal mi etsin? Milletin enkaz altındaki haykırışı, milletin meclisinde duyulmasın mı? Kızılay’ın çadır rezaleti, Meclis’te sorgulanmasın mı? Kurtarma ekiplerini, enkazla; enkazı, kurtarma araçlarıyla; kurtarma araçlarını, operatörlerle buluşturmayan beceriksizlik; Milletin Meclisi’nde, hesaba çekilmesin mi? Buna itiraz etmek, meclisin kürsüsünden, milletin derdini dillendiren vekile hakaret etmek, milli iradeye saygısızlıktır. Bir defa daha söylüyorum, milli iradeye açıkça saygısızlıktır.

GÖREVİ İHMAL, SAVSAKLAMA, SUİİSTİMAL

Erdoğan; afeti felakete çeviren büyük beceriksizliğinin, duyulmasını, görülmesini, konuşulmasını, tartışılmasını, sorumluluğunun ortaya çıkmasını istemiyor. Görevini ihmal ettiğini, savsakladığını, suiistimal ettiğini gizlemeye çalışıyor. Ama gerçeklerden kaçsanız da, gerçeklerin ortaya çıkmak gibi güzel bir huyu var… “Memnuniyetlerinizi Saraya, şikâyetlerinizi Yaradan’a” diyerek ülkeyi yönetemezsiniz. Yetkim çok olsun. Sorumluluğum hiç olsun diyerek bu ülkeyi yönetemezsiniz. İşte size kibir abidesinin ucube saray rejimi…

HZ ADEM BİLE NEDAMET GETİRDİ DE CENNETTEN KOVULMAKTAN KURTULAMADI

Dün Sarayın kibirlisi Kırıkhan’da, “Her türlü gayreti göstermemize rağmen, eğer sıkıntılar yaşadıysanız, bize düşen, sizlerden helallik istemektir” diyor. Hazreti Âdem bile, cennetteki hatası için nedamet getirdi, Allah’tan af diledi. Ama gel gör ki, cennetten kovulmaktan da kurtulamadı… Erdoğan şimdi çıkmış. İstifayı aklına bile getirmeden, milletten helallik istiyor. Zamanında almadığınız tedbirler yüzünden, 48 bin 448 vatandaşımızı o da şimdilik yitirdik. Mehmetçiklerimizi, ilk anda sahaya göndermediğiniz için, insanlarımız enkaz altında, donarak, bağıra bağıra öldü. Himayenizdeki Kızılay, çadır kurmak yerine… Çadır sattı. Şimdi sorumluluğunuzun gereğini yerine getirmeden, istifa etmeden, aziz milletimizle nasıl helalleşeceksiniz?

HAKKI VERMEDEN HELALLEŞME OLMAZ

Haksızlığa uğrayana hakkını vermeden helalleşme olmaz. Ahirette, yaptıklarınızın ve yapmadıklarınızın hesabını, Yüce Allah’a elbette vereceksiniz. Ama milletten helallik istiyorsanız, bu öyle meydanlarda kuru gürültü yaparak olmaz. Deprem bölgesinde, enkaz altında beş gün boyunca, saçlarını yola yola ruhunu teslim eden eşine, acılı ağıtlar yakan Adıyamanlı Murat Uluçay’ın, yaşlı gözlerinin içine bakın. İsteyebiliyorsanız ondan helallik isteyin. Hatay’da annesini, babasını kaybeden, “Boğazımdaki düğümü çözemiyorum. Kalbimdeki acıya ilaç bulamıyorum. Üç gün boyunca enkaz altında kalmalarını, kabullenemiyorum” diyerek, gözyaşlarını akıtan, Emel Güneş kızımızın yanına gidin. Gözlerinin içine bakın, ondan helallik isteyin. Bakalım istediğiniz helalliği alabilecek misiniz? İlk 48 saatte görevinizi alenen ihmal ettiniz. Savsakladınız. Suiistimal ettiniz. Bu nedenle insanlarımızın, eşini, anasını, babasını, kardeşini, çocuklarını kaybetmelerinin sorumluluğunu almak zorundasınız. Haksızlık edenden, haksızlığın hesabını sormadan, kefaretini ödetmeden, helalleşme olmaz. Mağdur olanın, mağduriyeti tazmin edilmeden, helalleşme hiç olmaz. Helalleşme, mazluma zulmeden, zalimle hesaplaşmadan katiyen olmaz…

İSTİFA ETMEDEN HELALLİK İSTENMEZ

Biz buradan Sayın Erdoğan’a soruyoruz; istifa edebilecek misiniz? Bilin ki, istifa etmeden helallik istenmez. Milletimiz, haksızlık edenden, yaptığı haksızlığın hesabını sandıkta mutlaka soracaktır.

hayvanlarına barınacak yer istiyor. Özellikle kırsal bölgelerde, geçici barınma için önce çadır, sonra konteyner meselesi hızla hallolmak zorunda. Baharla beraber, çiftçimizin tarlalarına üst gübre atma zamanı geldi. Gübre atılması gerekiyor da, piyasada gübre yok… Gübre kara borsaya düşmüş… Ama Erdoğan’ın dünyadan haberi yok. Bağırıp, çağırmayla, muhalefete ahkâm kesmeyle devlet yönetilmez. Besicilerimiz, yem temini konusunda büyük sıkıntı çekiyor. Üreticinin sütü elinde kalıyor. Et ve Süt Kurumu oralı bile değil. Bari bugünlerde besiciye destek olun. Üreticinin elindeki sütü, piyasa fiyatının üzerinde alın.

için yaptığımız bu ziyaretlere, “Turistik gezi” diyor. Ne diyelim, kişi kendinden bilir işi… Bunların gözleri var, görmez. Kulakları var, duymaz. Çünkü kalpleri millete karşı mühürlü. İnşallah iki ay sonra iş başı yaptığımızda, hızla bölgeyi ayağa kaldıracağız.

İLLERİ DEPREMZEDELERLE AYAĞA KALDIRACAĞIZ

Genel Başkanımız, 13. Cumhurbaşkanı adayımız, hafta sonunda bölgede anlattı, deprem bölgesini ayağa kaldırırken; depremzede illerimizden tedarik yapacak, depremzede işçilerimizi çalıştıracağız. Depremden etkilenen yerlerin konteyner, prefabrik ve modüler yapı ihtiyacını hızla gidereceğiz. Modüler ve prefabrik uygulamalarla, bölgenin sağlık, hijyen ve eğitim ihtiyacını karşılayacağız. Firmaların çalışanlarına, lojman ve sosyal yaşam alanları yapmasını teşvik edeceğiz. Bu harcamaları ödeyecekleri vergiden, mahsup etmelerini sağlayacağız. Çalışanların çocuklarının eğitim ihtiyaçlarının, hızla giderilmesi için okulları hızla ayağa kaldırmak mecburiyetindeyiz, kaldıracağız. İşveren birliklerinin lojman inşasını destekleyeceğiz. Özellikle kırsal bölgelerdeki kamu personelinin, lojman ihtiyacını hızla karşılayacağız. Bölgede üretimi ve ticareti korumak için, küçük esnaf ve sanayicimize, geçici çalışma alanları oluşturacağız. Bölgede yapılacak inşaat faaliyetlerinde, yerel işgücünü seferber edebilmek için, sertifika programları uygulayacağız. Şehirlerimizin ayağa kaldırılmasında, iş başında eğitim modeliyle, depremzede yurttaşlarımızı seferber edeceğiz. Deprem bölgesinin yeniden inşasında, kamudan ihale alan firmalara, bölgede kullanacakları personelin asgari yüzde 25’ini, bölge halkından alma koşulunu getireceğiz.

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Yazar Hakkında

SanalTus.Com Administrator

Yorum Yap